Ana Sayfa İklim El değmemiş “doğal miras” HES ile katledilecek: “Harita üzerinde dere akıyor diye...

El değmemiş “doğal miras” HES ile katledilecek: “Harita üzerinde dere akıyor diye proje yapılmaz”

HES ile katledilmenin eşiğindeki Kamilet Vadisi geri döndürülemez bir talana kurban ediliyor. Bölge için yıllardır yürütülen mücadele sürüyor ancak çalışmalarına usülsüz olarak devam eden MNG Holding ÇED raporunu dahi yok sayıyor, vadinin derelerini çamura buluyor. Yaşananları Gazete Rüzgârlı'ya değerlendiren Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu "Yazık olmasın bu memlekete" diyor ve "Bu ülkenin geleceğinde yaşayacak olanların temiz suya ihtiyacı yok mu, temiz ormana, havaya ihtiyacı yok mu?" diye soruyor.

Artvin’in Arhavi İlçesi’nde bulunan ve el değmemiş ekosistemiyle Avrupa’nın korunması gereken 100 doğal mirasından biri olan Kamilet Vadisi, MNG Holding tarafından yapılan HES inşaatı ile talan ediliyor.

Bölge halkının ve çevre örgütlerinin bölgeyi yıkıma sürükleyecek projeler için yıllardır verdiği mücadele sonuçsuz kalıyor, MNG Holding tüm uyarılara rağmen çalışmalarına devam ediyor.

Doğu Karadeniz bölgesinin doğal güzelliklerinden ve önemli ekolojik değerlerinden biri olan Kamilet Vadisi’nin geleceği, sermayenin elinde acımasızca yerle bir ediliyor.

HES yıkımı kıskacındaki Kamilet Vadisi için yıllardır verilen mücadeleyi ve bölgenin Türkiye için önemini, Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ile konuştuk. Sözlerine, “Kamilet deyince insanın kalbi durur, o kadar sakınılası bir yer” diyerek başlayan Kurdoğlu, hem bölge ile ilgili uzun yıllardır yürüttüğü çalışmaların sonuçlarını hem de son günlerde yeniden gündeme gelen yıkımı Gazete Rüzgârlı’ya değerlendirdi.

“Kamilet deyince insanın kalbi durur, o kadar sakınılası bir yer”

Bir kaç asırlık geçmişiyle “Doğal Yaşlı Orman” ekosisteminin en güzel örneklerinden biri olan Kamilet Vadisi, sahip olduğu biyolojik çeşitlilik ile Türkiye’nin olduğu kadar Kuzey Yarım Küre’nin de göz bebeği olan bir bölge. Bölgenin önemini yıllardır ortaya koyduğu çalışmalarla anlatan Kurdoğlu, Kamilet Vadisi’nden bahsederken heyecanını “Kamilet deyince insanın kalbi durur” sözleriyle ifade ediyor. Bölge için verilen mücadeleyi, “Burası ülkemizin, insanımızın geleceği için önemli bir alan. Böyle eşsiz, böyle sıra dışı, böyle bozulmamış bir alanımızı ülkemiz adına koruyalım diyoruz, tüm çabamız bu yüzden” sözleriyle özetleyen Kurdoğlu, bölgenin biyolojik ve ekolojik özelliklerinin yanı sıra kültürel özelliklerine de dikkat çekiyor ve buranın yörenin adeta kalbi olduğunu söylüyor.

“Harita üzerinde dere akıyor diye proje yapılmaz”

Bölgeye yapılmak istenen projelerin bilimsel dayanaktan yoksun bir şekilde yapıldığını savunan Kurdoğlu bu duruma, “Harita üzerinde dere akıyor diye proje yapılmaz. Bunlar her dereye harita üzerinde işaret koymuşlar” sözleri ile tepki gösteriyor. “Orayı görüp de buraya HES yapılsın diyebilecek bir mühendis olamaz” diyen Kurdoğlu bölge için bilimsel ve sosyal olarak gerekli duyarlılıkların gösterilerek hassas ölçüm ve araştırmalara ihtiyaç olduğunu yineliyor.

“Dereden çamur akıyor, o hayvanlara yazık değil mi?”

Kurdoğlu, MNG Holding’in inşaat esnasında ÇED raporunda belirlenen kurallara uymadığı için Kamilet Vadisi’nden çamur akmasına neden olduğuna dikkat çekerek, “Oradaki insanlar o dereye yüzmek için de iniyorlar. Çamur içinde yüzmek gibi bir haksızlığa uğramaları kabul edilemez. Orada yaşayan balıklar var. Dere alabalığının en yoğun popülasyonu. Yazık değil mi şimdi o hayvanlara” sözleriyle tepki gösteriyor.

“Sadece bir tür bitki için bile korunmaya değer”

Buzul devrinden günümüze ulaşan ‘relikt’ bitki türlerini de barındıran, ayrıca 15’i endemik 24 nadir bitki türüne ev sahipliği yapan bölgenin 2012 yılında Milli Park ilan edilmesi için başvuru yapılmış. Ancak bölgedeki HES projesi nedeniyle bölge halkının ve çevre örgütlerinin bu çabaları sonuçsuz kalmış, vadi koruma altına alınamamış.

Kurtoğlu bu duruma tepki göstererek tek bir canlı türü için bile bölgenin koruma altına alınması gerektiğini şu sözlerle dile getiriyor: “Burası bu memleketin vadisi. Bizim ılıman kuşak yağmur ormanımız burası. Kuzey Yarım Küre’de insan eli değmemiş çok az yer var. Sırf bu sebeple bile koruma altına alınmalı. Sadece sağlıklı su için bile bir vadi tamamen koruma altına alınmaya değer, sadece balıkları için değer, sadece bir tür bitki için bile değer. Burada düşünün ki bütün bunlar şaheser bir estetikle bir araya gelmiş ve böyle bir vadi çıkmış ortaya. Korumaya değmez mi? Tüm ülkenin varlığı orası. Bir tek Arhavililerin değil.”

“Orman örtüsü ile kaplanma süreci birkaç bin yıl”

Bir kaç asırlık geçmişiyle “Doğal Yaşlı Orman” ekosisteminin en güzel örneklerinden biri olan vadide yer alan bitki örtüsü, bu bölgeyi doğal afetlerden de koruyor. “Burası orman örtüsü ile kaplanmış. Orman örtüsü ile kaplanma süreci birkaç bin yıl. Oradaki kayalar çözünecek, küçük küçük yosunlar toprak oluşturacak. Doğu Karadeniz’de toprak kalınlığı 5-10 cm. O dik yerlerde daha az. Oralarda eğer bitki varsa oralar göz bebeğidir” diyen Kurdoğlu, bölgedeki ormanların tahrip edilmesinin geri dönülemez sonuçları olacağı uyarısında bulunuyor.

“Belki bölgedeki çeşitlilik gelecekte insanlığın umudu olacak”

Bölgedeki biyolojik ve ekolojik çeşitliliğin gelecekte bilimde kullanılabilecek gen havuzu şeklinde düşünülmesi gerektiğini ifade eden Kurdoğlu, “Belki bunlardan bazıları insanlığın umudu olabilecek ham madde taşıyor. Bunları bilmiyoruz. O yüzden korumak geleceğe yapılan en büyük yatırımdır” diyor.

“Korumak yeniden düzeltmeye çalışmaktan daha kolay ve ucuz”

HES ya da başka bir yatırım uğruna, el değmemiş nadir ekosistemlerin yok olmasının geleceğe dair umutların da yok olması anlamına geleceğini savunan Kurdoğlu korumanın yeniden düzeltmeye çalışmaktan çok daha kolay ve ucuz olacağını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Tarumar edilmiş bir alanı yeniden düzeltmek imkânsızdır. Bunun ekonomik ve ekolojik maliyeti de çok yüksektir. Türkiye’de böyle bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda yer kaldı. Orayı da korumayalım mı? Bu ülkenin geleceğinde yaşayacak olanların temiz suya ihtiyacı yok mu, temiz ormana, havaya ihtiyacı yok mu? Oradaki genetik materyale ihtiyaç yok mu?”

“Kamilet Vadisi bölgenin kalbi, tüm arazi buraya meftun”

Bölgeyi yörenin kalbi olarak nitelendiren Kurdoğlu, buranın biyolojik, ekolojik özelliklerin yanı sıra kadim kültürel bir özelliği de olduğunu ve tüm arazinin buraya meftun olduğunu dile getiriyor. Kurdoğlu bölgedeki bal üretiminin, yörede en önemli ekonomik girdiyi sağlayan bir etkinlik olduğunu ifade ederek, buradaki tahribatın bal üretimini tehlikeye düşürerek yerel halkı zarara uğratacağını da dile getiriyor.

“Kimin dediğine değil ne dendiğine bakıyoruz”

Kurdoğlu bölge için doğrudan siyasi iktidara karşı bir mücadele olmadığının altını çizerek bu durumu, “Cerrattepe için 94 yılından beri mücadele veriyoruz. O zamandan beri bu ülkeden ne partiler ne hükümetler geçti. Bizim için önemli olan doğanın korunması. Kimin dediğine değil ne dendiğine bakıyoruz biz” sözleriyle açıklıyor.

“Yazık olmasın bu memlekete”

Kurdoğlu bölge için verdikleri mücadelede hep doğru olanı göstermeye çalıştıklarını ve yapılması gerekenleri önermekten ve savunmaktan vazgeçmeyeceklerini dile getirerek sözlerini “Yazık olmasın bu memlekete” diyerek bitiriyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz