Ana Sayfa Bilim TMMOB, “Maske, Dezenfeksiyon ve Aşı Gerçeği”ni düzenlediği çevrim içi panelde masaya yatırdı

TMMOB, “Maske, Dezenfeksiyon ve Aşı Gerçeği”ni düzenlediği çevrim içi panelde masaya yatırdı

TMMOB Maske ve Dezenfektan Çalışma Grubu, halkı doğru bilgilendirmek için 6 Şubat’ta “Maske, Dezenfeksiyon ve Aşı Gerçeği” başlıklı bir panel düzenledi. Panelin konuşmacılarından Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Gaye Usluer, salgında üçüncü dalganın güçlü bir ihtimal olduğunu, tüm dünyada aşıya arzın az, talebin fazla olduğunu belirterek “Keşke aşı olsa da herkes aşı olsa” dedi.

TMMOB Maske ve Dezenfektan Çalışma Grubu, halkı doğru bilgilendirmek için 6 Şubat’ta “Maske, Dezenfeksiyon ve Aşı Gerçeği” başlıklı bir panel düzenledi. Panelin konuşmacılarından Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Gaye Usluer, salgında üçüncü dalganın güçlü bir ihtimal olduğunu, tüm dünyada aşıya arzın az, talebin fazla olduğunu belirterek “Keşke aşı olsa da herkes aşı olsa” dedi.

TMMOB Başkanı Koramaz: Mücadeleleri oldukça kıymetli

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz paneldeki açılış konuşmasına, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri, çalışanları ve mezunlarına dayanışma duygularını ileterek başladı. Yeni rektörün seçilmesi ve tutuklanan öğrencilerin serbest bırakılması talebini yineleyen Koramaz, “Gösterdikleri kararlı mücadele büyük emekler vererek yarattığımız, ayakta tuttuğumuz kurumlarımızın ve değerlerimizin iktidarın iki dudağı arasından çıkacak bir sözle bir gece yarısında yayımlanan bir kararname ile yerle bir edilemeyeceğini göstermesi bakımından bizim için ve Türkiye için oldukça kıymetlidir. Haksız biçimde tutuklanan tüm genç arkadaşlarımızın derhal salıverilmesini ve en kısa zamanda üniversitenin demokratik geleneklerine yakışır bir rektörlük seçimi yapılmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

“Cumhurbaşkanı ‘Yaşanan bu durum Türkiye ekonomisinin öne çıkması için fırsattır’ dedi”

Koramaz, AKP hükümetinin salgınla ve salgının yarattığı ekonomik sorunlarla mücadelede iyi bir sınav vermediğini vurguladı. Koramaz, pandemi döneminde koruyucu halk sağlığı politikalarının uygulanmadığını, pandeminin ciddiye alınmadığını ve bilim insanlarının önerilerinin kulak ardı edildiğini dile getirerek şöyle konuştu:

“Ülkemizde bulunan siyasi iktidarın salgınla mücadele konusunda iyi bir sınav verdiğini söylememiz pek mümkün değil. Pandeminin daha ilk günlerinde Cumhurbaşkanı’nın dile getirdiği bir söz vardı: ‘Yaşanan bu durum Türkiye ekonomisinin öne çıkması için fırsattır’. Bu yaklaşım, iktidarın salgın dönemindeki tüm kararlarının tayin edicisi oldu. Salgın boyunca siyasi iktidar, kendi önceliklerini halkın sağlığının önüne koydu. Salgınla mücadele tümüyle sağlık sistemimizin üzerine, sağlık çalışanlarının omuzlarına bırakıldı. Salgın döneminde pek çok hata yapıldı. Bu hataların temelinde iktidarın bilim insanlarının ve meslek örgütlerinin uyarılarına kulak vermemesi, halkın sağlığına öncelik vermemesi ve halka gerçeği söylememesi yatıyor. Sürecin bilimsellikten ve şeffaflıktan uzak yürütülmesi salgının toplumsal sonuçlarını da giderek arttırıyor.”

TMO İzmir Şube Sekreteri Naya: Yeterli kontroller henüz yapılamıyor

Tekstil Mühendisleri Odası (TMO) İzmir Şube Sekreteri Cem Naya, panelde maske türleri, maskelerin kullanım alanları ve maskelerin standartları hakkında bilgi verdi. Naya, yurttaşlara genellikle kanserojen madde ile boya içeren renkli maskelerin kullanmamalarını önerdi, kalabalık ortamlarda FFP2 veya FFP3 maskeleri, açık havada ise cerrahi maskeleri kullanılabileceklerini söyledi. Özellikle toplu taşıma araçlarında FFP2 ya da FFP3 maskelerin kullanılması gerektiğini belirtti.

Tekstil mühendisi Naya, maske üreticilerinin bilinçlenmeye başladığına ancak denetimlerin yetersizliğine işaret ederek “Sürecin en başından beri ülke olarak gerek hazırlıksız olmamız gerekse bu konuda yeteri kadar bilinçli olmamamızdan dolayı çok büyük sıkıntılar yaşadık ama son dönemde bu sıkıntıları büyük ölçüde aştık. Üreticilerimiz de bilinçlenmeye başladı. Ama yeterli kontroller henüz yapılamıyor. O yüzden bizim kendi adımıza üreticilerle ilgili olarak kontrolleri yapmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. Naya, yurttaşlara kullandıkları standart dışı maskelerin doğru üretilip üretilmediğini Sağlık Bakanlığı’nın Ürün Takip Sistemi (ÜTS) üzerinden kaydını sorgulayarak denetleyebileceklerini söyledi.

Kimya Mühendisi Koç: Dezenfektan ve kolonya üreticileri, etil alkol bulmakta çok zorlandılar

Panelde “Doğrusu ve Yanlışı ile Dezenfektanlar” başlıklı bir sunum yapan TMMOB Kimya Mühendisleri Odası (KMO) Ege Bölge Şube Başkanı F. Mehlika Koç, Sağlık Bakanlığı’nın Mart 2020 tarihinde üreticilere üç aylık geçici ruhsat alma izni verdiğini, bazı firmaların içinde metil alkol bulunan dezenfektanları piyasaya sürdüğünü hatırlattı. Kimya mühendisi Koç, dezenfektan ve kolonya üreticilerinin etil alkol bulmada sıkıntı yaşadığını, dezenfektanlarda kullanılan etil alkol üretiminin şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle birlikte azaldığını vurguladı. Koç, “Bu süreçte yeterli denetim olmadığı için ve geçici ruhsat sürecini kötüye kullanan firmalar olduğu için ne yazık ki insan sağlığını hiçe sayan birtakım firmalar piyasaya zararlı kimyasal içeren ürünler verdiler. Geçtiğimiz Mart-Nisan aylarında da ithalatta da sıkıntı olduğu için üreticiler, hem dezenfektan üreticileri hem kolonya üreticileri, etil alkol bulmakta çok fazla zorlandılar. Bu süreçte insan sağlığını hiçe sayan kötü niyetli kişiler metil alkol kullanma yoluna gittiler. Bilindiği üzere metil alkol tehlikeli bir kimyasaldır, kozmetikte veya dezenfektanlarda asla kullanılmaması gerekmektedir” şeklinde konuştu.

MMO Üyesi Çakır: Bütün binalarda pandemi kurulları oluşturulsun

Makina Mühendisleri Odası (MMO) İklimlendirme Teknik Kurulu Üyesi Aytekin Çakır, pandemi döneminde bazı yapıların kullanımının yasaklanması, kullanımı yasaklanmayan yapıların kullanımı için ise önlem alınması ve tüm binalarda pandemi kurullarının oluşturulması gerektiğini belirtti. Makine mühendisi Çakır, Türkiye’deki mevcut iklimlendirme sistemlerinin hiçbirinin pandemi gibi olağanüstü durumlar düşünülerek hazırlanmadığının altını çizdi. Çakır, binalardaki iklimlendirme sistemlerinin salgının yayılımını engelleyecek şekilde düzenlenmesini ve tam kapanma uygulamasının başlatılması gerektiğini dile getirdi.

Prof. Dr. Sıddıki: UV lambalar, virüsleri öldürmeye yetmez

Panelde “Bakteri ve Virüslerin Ultraviyole Işınlarıyla Dezenfeksiyonu” başlığında sunum yapan Fizik Mühendisleri Odası (FMO) Üyesi, Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Afif Sıddıki, bakteri ve virüsleri ultraviyole (UV) ışınımla dezenfekte etme işleminin yüzey ve hava dezenfeksiyonu olmak üzere iki aşamadan oluştuğunu söyledi. Fizik Mühendisi Sıddıki, “Yüzey dezenfeksiyonu nispeten daha kolay standardize edilebilecek, ölçülebilecek bir şeyken, hava dezenfeksiyonu biraz daha komplike bir şey” ifadesini kullandı.

“UVC güvenli ellerde kullanıldığında faydalı bir dezenfektandır”

Prof. Dr. Sıddıki, pandemi döneminde sık sık gündeme gelen UV lambalarla virüsleri öldürmenin mümkün olduğu iddiasına ilişkin, bu lambaların virüsü öldürmek için yeterli olmadığını belirtti. Virüsleri öldürmede süre miktarı ve ışınım şiddetinin önemine değindi, yansıma ve hava akışının da hesaba katmak gerektiğini söyledi.

Maltepe Üniversitesi’nde sağlık emekçilerinin kıyafet ve teçhizatlarının virüsten korunması ve emekçilerin virüse yakalanma riskinin azaltılması için geliştirdikleri UVC dezenfeksiyon kabini ile UV el cihazı prototipini anlatan Prof. Sıddıki, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nda (TÜBİTAK) yapılan deneylerde 2-3 saniyede 15 santimetre (cm) mesafeden uygulanması halinde virüsler üzerinde etkili olduğunu bildirdi. Cihazın insansız ortamlarda çıplak ten ve göze temas etmeyecek şekilde kullanılması gerektiğini belirterek, “UVC güvenli ellerde kullanıldığında faydalı bir dezenfektandır. Lütfen evinizde bunları yapmayın” ifadelerini kullandı.

CHP PM Üyesi Dr. Usluer: Patent Yasası olmasa aşı yaygınlaşacak

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM) Üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer, aşı çalışmalarının tüm klinik aşamalarının on ay gibi kısa bir sürede tamamlanmasına dikkat çekti. Prof. Dr. Usluer, Patent Yasası’nın aşının yaygın kullanımını zorlaştırdığını ifade ederek şöyle konuştu:

“Ancak bu denli büyük bir çalışmanın kısa sürede tamamlanması endüstri ile kamusal yatırımın bütünleşmesi sonucunda yani hükümetlerin bu konudaki destekleri sonucunda ortaya çıktı ki düşünün BioNTech aşısı aslında bir Alman aşısı gibi görünürken, Pfizer gibi bir Amerikan devinin ortaklık içine girmesi aslında yatırımın büyüklüğü ve yatırımın ne denli zorlu olduğunu göstermesi açısından önem taşıyor. Öte yandan bir halkların aşısı durumundan bahsetmemiz gerekiyor. Çünkü dünyayı içine alan bir salgın herkes korunmadıkça, herkes güven altında olmadıkça kimsenin korunamayacağını ya da güven altında olmayacağını kabul etmemiz lazım. Bu anlamda esasında Patent Yasası olmasa, yani endüstri kendi bulduğu aşıyı kendi kontrolünde tutmaktan özellikle şu dönemde vazgeçse aşıya ulaşılabilirlik, dünyada aşının yaygın kullanımı daha kolay olabilecek.”

“Aşıya eşitlikçi erişim”

CHP PM Üyesi Usluer, aşılamanın hızının önemli olduğunu belirterek şöyle konuştu:

“Aşılamanın hızlı olması lazım. Önce sürü bağışıklığı olarak nitelendirilen ama bugün tercih ettiğimiz toplumsal bağışıklığa ulaşabilmemiz yani toplumların rahatlayabilmesi için dünya nüfusunu ülke bazında düşündüğümüzde ülke nüfusumuzun en az yüzde 60-70 oranında aşılanması gerekiyor ki toplumsal bağışıklığı oluşturabilelim. Bu nedenle hızlı bir şekilde o orana ulaşmak çok büyük önem taşıyor. Tabii ki aşı firmalarının yeterince üretim yapmaları, dünya nüfusuna yetecek kadar aşıyı üretmeleri ve bu aşının adaletli bir şekilde dünya ülkelerine bölüştürebilmesi önem taşıyor. Küresel erişim bu anlamda çok önemli. Bugün hepimizin çokça konuştuğu konulardan bir tanesi; eşitlikçi erişim. Yani hepimiz güven altında olmalıyız. Bunu sağlamanın yolu eğer aşılanmak ise, aşıya herkes, tüm ülkeler, en fakir ülkeler ve en dezavantajlı kişiler dahil olmak üzere herkes aşıya ulaşabilmeli.”

Aşının etkililiği ile etkinliği birbirinden farklı

Aşıların etkililiği ile etkinliğinin birbirinden farklı olduğunu anlatan Dr. Usluer, etkililiğin aşı olan kişilerin COVID-19’a yakalanmaları halinde virüsü başkalarına geçirmemesi olduğunu, etkinliğin ise aşı olan kişilerin olduğu aşıya karşı antikor geliştirme oranı olduğunu söyledi.

Aşı adaleti, aşı adaletsizliği…

Türkiye’de devam eden aşı tartışmalarına dair CHP’li Usluer, aşı arzının az, talebinin fazla olduğuna dikkat çekti. Güvenli bir aşıyla aşı olmanın toplumun ortak dileği olduğunu dile getiren Usluer şunları dile getirdi:

“Mevcut bütün aşılar için ortak sorun; arz az, talep fazla. Yani aşı firmaları önceden taahhüt ettikleri miktarları bile üretemez durumdalar. Arzın az olması, talebinse hala artarak devam ediyor olması önemli bir sorun. Bugün 73 ülke, henüz aşılanmaya başladı. 73 ülkede uygulanan aşı miktarı; 124 milyon doz. Oysa ki bugün toplam nüfusu 2,5 milyar olan 130 ülkede henüz aşılama başlamadı. Diyoruz ki; herkes güvende olmadıkça hiç kimse güvende olmayacak. Tüm bu arzın az, talebin fazla olması durumunda eşitsiz ulaşım bugün tüm dünyanın ortak sorunu. Aşı adaleti. Aşı adaletsizliği hepimizin konuşması ve bu konuda hepimizin ortaklaşması gereken bir konu” şeklinde konuştu. Dr. Usluer, aşı tartışmalarında “aşı ahlakı”, “aşı milliyetçiliği” gibi kavramların ortaya çıktığını aktardı. Aşı ahlakını “Fırsatçıların sırayı beklemeden aşılanma istekleri”, aşı milliyetçiliğini ise “Aşıyı üreten, endüstriyi elinde tutan ülkelerin ‘Önce ben, önce benim ülkem’ tarzındaki söylemleri.”

Salgında üçüncü dalganın güçlü bir ihtimal olduğunu belirten enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Usluer, aşıyla ilgili yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

  • Mutasyonun yaygın olarak izlenmesi,
  • Aşıların güncellenmesi,
  • Uluslararası iş birliği,
  • Hükümetlerin iş birliği için ciddi finans kaynakları ayırması,
  • Yeni aşıların oluşması için güç birliği yapılması.

Dr. Usluer: Türkiye mutantların tanımlanması için test stratejisini gözden geçirmeli

Türkiye’de salgının hala kontrol altına alınamadığına da değinen Dr. Usluer, “Türkiye, günlük test sayısını azaltan bir strateji içine girdi. Oysa ki mutantların tanımlanması açısından bugün günlük test sayısını azaltmak yerine Türkiye’nin yeniden test stratejisini gözden geçirmesi gerekiyor” dedi.

Usluer, yurttaşlara etkinliği yüzde 50’nin üzerinde olan ulaşabildikleri herhangi bir aşıyı yaptırabileceklerini söyleyerek “Türkiye açısından tek bir ülkenin, tek bir firmanın ürettiği aşıya yüzde 100 bağımlı kalmak, bu aşıyla ilgili geleceği söylenen 50 milyon doz Türkiye’ye geldiğinde, ülke nüfusunun ancak yüzde 25-30’unun aşılanabileceğini düşünecek olursak bir kere çoklu aşı bağlantısı yeterli miktarda aşıya ulaşmak en önemli önceliğimiz” diye konuştu.

“Özünde eşitlik ve dayanışma olan halkların aşısından bahsetmemiz gerekiyor”

“Vakalar azaldı, biz kazandık” demek için erken olduğunu belirten Dr. Usluer, bunu söylemek için Nisan 2021 tarihini beklemek gerektiğini dile getirdi. Usluer, “Okullar açılırsa, kış virüsleri devreye girerse ne olacak? Öykü devam edecek mi? Özünde eşitlik, özünde dayanışma olan bir halkların aşısından bahsetmemiz gerekiyor ve bu pandemi bir öykü ise, pandeminin öyküsünü bitirecek olan özünde eşitlik ve dayanışma olan halkların aşısı olacak. Keşke aşı olsa da herkes aşı olsa. Yani böyle bir salgından söz ederken herkes korunursa en ideal noktaya ulaşırız. Ancak herkesin aşı olma ihtimali en azından bu yıl imkansız olduğu için hedefimiz; toplumda salgını önleyebilecek yüzde 60-70’lik orana ulaşmak” ifadelerini kullandı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz